zeyl

Name:
Location: istanbul

Thursday, September 28, 2006

Ramazan ve Bayram'in baslangici, hilal meselesi.

Umit Şimşek: Ayetler ve İbretler

Tuesday, July 11, 2006

Have you heard?

Monday, July 03, 2006

evlilik uzerine bir kac soz

"Hazreti Yakub Aleyhisselam'in, Yusuf Aleyhisselam'a karsi sedit ve parlak hissiyati, muhabbet ve ask degildir; belki sefkattir."
Sekizinci Mektub.
Evet, Ustad'in ogrettigi gibi ask ve sevgi karsilik beklerken, sefkat karsilik beklemiyor.
Cogu evliligin salt beklentiler uzerine kurulu oldugu su zamanda sefkat, eslerin ihtiyac duydugu bir duygu gercekten. "Para kazanayim, esime muhtac olmayayim" mantigiyla calisan veya okuyan bir bayan, evlendiginde "kocasina muhtac olmamak" dusturunu benimserken, esinin sefkatinin onune set cektiginin farkinda degil belki de. Guclu gorunmek icin duygularini ifade etmeyen bey de haniminin latif sefkatinin onunu kesmis olur.
Sevgiden once, sefkatin temelleri uzerine kurulu olan evlilikte, Cenab-i Hakk tum muminlere bu duygunun ehemmiyetini hissettirsin insallah.

Friday, June 02, 2006

talim terbiye

Risale-i Nur'u yeni okumaya baslayan kardeslerin bir kismi anlayamadiklarini soyler, sebep olarak da kelimelerin anlamlarini bilmediklerini ifade ederler. "evet oyledir, yavas yavas anlasilir" dense de az bir kismi okumaya devam eder.

Gecen gun NurPenceresi'nde Necmi Ilgen Abi'nin Edirne'de, Tarihce-i Hayat'tan yaptigi bir sohbeti dinledim. Necmi Agabey de Risale-i Nur'u yeni okumaya baslayanlarin anlayamiyoruz demelerine karsi soyle diyor (aklimda kaldigi kadariyla):
Bir gence 23. Soz'un, Birinci Mebhasi'nin Ucuncu Noktasinda, tevekkul eden ve etmiyenin misallerini anlatan temsilin basini okumus. " Vaktiyle iki adam; hem bellerine, hem baslarina agir yukler yuklenip, buyuk bir sefineye bir bilet alip girdiler. Birisi girer girmez yukunu gemiye birakir..." Demis: bel, bas, yuk, bilet.. anladin mi bunlari? "Evet anladim" demis genc. "Ama sefineyi bilmiyorum" Necmi Agabey' de demis, "Sefine gemi demek. Bak simdi sen sefinenin ne oldugunu ogrendin. Bizim vazifemiz de ilim, ogrenmek degil mi? "

Aslinda ne kadar acik ve farkedilebilir bir sey oyle degil mi? Evet, 23. Soz'de Ustad'in belirttigi gibi insanin vazifesi "taallumle tekemmuldur, dua ile ubudiyettir". Evet bilmek taallum etmek degildir. Yalnizca bildiklerimizle devam edip, bildiklerimiz uzerinden anladiklarimizla yasayacak olsaydik, Cenab-i Hakk bizi hayvanatin ogrenmeye en muhtaci olarak yaratmazdi.

Anlayamadigimiz noktada sorup, arastirip, anlayacak cihazat ile donanmayi hedeflememiz bizim asli vazifemiz ve kullugumuzun geregidir.


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Necmi Agabey'in ayni derste hos bir nuktesi: Eskiden sihhat-i imdadiye vardi, sihhat icin imdada kosardi. Sonra, cankurtaran oldu baktilar ki can kurtulmuyor, oluyor adam. Sonra da ambulans yaptilar, boyle ambalaj gibi bir sey. Yabanci. Bu isimlerle yetisen nesil nasil anlasin asil kelimeleri... :)

Thursday, June 01, 2006

bir hadis(e) uzerine.


"Dunya mu'minin zindani, kafirin Cennetidir."
Bu Hadis-i Serif'i hemen hepimiz duymusuzdur. Bu hadisi ilk duydugumda, aciklamasini da soyle duymustum: Mu'minler bu dunyada eziyet cekerlerken kafirler ferah icinde yasarlar.

Bu bana cok mantikli gelmisti. Mu'min'in kusurunun cezasini Cenab-i Hakk kader kalemiyle basina bir musibet gonderip veriyordu, ta ki mahkeme-i kubraya (buyuk mahkemeye) kalmasin. Cezasini bu dunyada gorsun, ahirete yuku hafiflemis olarak gocsun. Kafirin hatalarinin, gunahlarinin ve kufrunun neticesi olarak cehennem verilecegi icin bu dunyada musibetlerle yuku hafiflemez, aksine yaptigi iyiliklerin karsiligi olarak dunyevi zenginlik ve ferahlik verilirdi. Dunyayi isteyene dunya verilir hesabi. Gunahlarinin ve kufrunun agirligi mahkeme-i kubraya birakilirdi.

Bunu tasdik ediyordum evet ama isin bir de su boyutu vardi. Mu'min insan mutlu insan, manevi olarak zangin olan insan idi. Zindanda filan degildi. Inanmayan ise kufrun ve sirtini her seyin sahibine dayamamanin, yani tevekkulsuzlugun getirdigi manevi agirlik icindeydi. Yani cennet filan degildi.

Bu boyle aklima takilirdi, ve hadisin diger boyutunu da tasdik ederdim. Derken gecen gun 10. Lem'a'yi okurken daha once farketmedigim bir bicimde farkettim ki, Ustad Bediuzzaman benim kafama takilan soruya orada aynen cevap vermis:

"Dunyada su mu'min, kismen kusuratindan (kusurlarindan) cezasini gordugu icin dunya onun hakkinda bir dar-i cezadir (ceza yeridir). Dunya onlarin saadetli ahiretlerine nisbeten bir zindan ve cehennemdir. Ve kafirler, madem Cehennem'den cikmayacaklar. Hasenatlarinin (iyiliklerinin) mukafatlarini kismen dunyada gordukleri ve buyuk seyyiatlari (gunahlari) tehir edildigi cihetle (ertelendigi icin), onlarin ahiretine nisbeten dunya Cennetleridir. Yoksa mu'min bu dunyada dahi kafirden manen (mana yonuyle) ve hakikat nokta-i nazarinda (gorusuyle) cok ziyade mes'uddur (mutludur)."

Demek mana nispet etmekle aciga kavusuyormus. Cok sukur Rabbim karsilastirdi.


Sunday, April 23, 2006

nefis mertebeleri

Islam bilginlerine gore insanin iki ruhu vardir. Biri hayvani, biri insani. Hayvan ruhu dedikleri ince (latif) bir cevherdir ki, bedendeki hayat, duygu, hareket ve iradeyi tasir. Bu ruha tekabul eden nefs-i emmare ya da sehvani nefistir.
Insani ruhla iliskili olan ise nefs-i natika, yani konusan nefistir ki; levvame, mulhimme, mutmainne, raziye, marziye ve kamile mertebelerine erisebilen nefis, insani nefistir.
(salik: Allah yolunda giden kimse)

1. Nefs-i emmare: Bu ilk makamda nefs-i natika, sehvani nefse yenilmistir.
(emmare: kotuluk islemeye emredici, zorlayici olmus)
- Kotu huylariyla insana bir yuktur.
- Seytan "onlar eskidendi, ugrasma erisemezsin" der bu nefse.
- Eger salik seytana kulak verirse "Allah bagislayicidir" der, ruhsatlari yapar ve harama meyleder, kalbi kararir.
- Salike Allah'in imdadi yetisirse "Ruhsatlara sarilmak tembellerin isidir. Onlarla amel etmek acizlerin isidir" der, dogru yoldan devam eder. Ve sehvani nefsin hapishanesinden kurtulur; alcakgonullu ve yumusak olur. Sehveti iffete doner, levvameye cikar.

2. Nefs-i levvame: Ikinci makamdaki nefs-i natika, kotulukleri emretmekten pismanlik duydugu ve kendini cok kinadigi (levmettigi) icin bu ad verilmistir.
- Emmareden bazi aliskanliklar vardir.
- Bu nefs, hak ile batili tefrik etme (ayirma) yetenegine sahiptir.
- Tasidigi olumsuz nitelikler onu rahatsiz eder, huzursuz olur. Ancak bunlardan tamamen kurtulmaya gucu yetmez.
- Amellerine gizli riya karisabilir.
"Faktulu enfusekum" (Bakara, 54) "nefislerinizi oldurunuz"den kasit, emmare nefistir.
- Bu makamda yipratici bir yorgunluk vardir.
- Bu makamin iki buyuk tehlikesi kibir ve ofkedir.

OFKE VE KIBRIN UC ILACI


. Kibrin doyurucusu, karnin doymasidir. Ofke de ona bagli gelisir. Aclik ve uykusuzluk huy edinmelidir.

. Nefsin zayif oldugu dusunulmelidir. Ofkenin sonucu ve Allah'in intikami ile nefsi korkutmali.

. Oturmali, oturuyorsan kalkip abdest almali, arkasi ustu yatip " Ya Rabbi, beni ilimle zenginlestir, hilimle susle ve bana ibadet ve takva ikram et, sihhat ve afiyet ihsan eyle. Amin" demeli.

- Bu makamda seytan insana amellerini suslu gosterir ve boylece kalbine kendini begenme duygusunu sokar.
- Seytan ona yuksek bir amel gosterip over. Salik onu yapmaya calisirken, yaptiklarini da birakabilir, onu da yapamaz.

3. Nefs-i Mulhimme: Hic bir araci olmaksizin, Cenab-i Hakk'tan dogrudan dogruya ilhamlar aldigi icin bu ad verilmistir.
- Kamil bir mursidin rehberligine ihtiyac vardir.
- Seytanin ve nefsaniyetin ilhamlarindan guvencede degildir. Ilahi ilhamlar ile karistirabilir.
- Namazi tam usulune uygun kilmak gerekir.
- Salike kendini bilme hali gelir, yanlis gorur yanlis anlar.
- Seytan mursidi ona cirkin gostermek ister, aslinda cirkinlik kendisindedir; cunku mursidler "ayna" mahiyetindedir.
- Seytan saliki ibadetlerinden uzaklastirmak ister. "Sen artik erdin, vaktini tefekkur ile gecir der"
- "Her sey sana mubah oldu, faniligi gectin" der seytan.
boyle olursa kalp gozu ortulur, allah korkusu gider.
bu kisiye Allah'in lutuf ve yardimi yetisirse, ibadet ve mucahedede sebat eder, askla devam ederse nefsi dorduncu mertebeye cikar.

4. Nefs-i Mutmainne: Nefs-i natika tatmin olmus, kalbi emin olmus, itminan (doyum) bulmus, duydugu uzuntu Cenab-i Hakk Hakk'in hitabiyla dinmistir.
- Salik bu makamda seriatten zerre kadar ayrilmaz, sunneti uygulamaktan zevk alir ve kalbi tatmin olur.
- Soyledigi her soz Kur'an-i Kerim'e ve Hadis-i Serifler'e tamamen uygundur.
- Etrafindakileri irsad eder.
- Kerametleri ihsan eden Allah'a siginir, nefsine iltifat etmez.
- Her is ve hareketinde Allah'in emirleri ve Peygamber'in sunnetine uyar.
- Seytan tamamen yenilmistir, yaklasamaz, kalbine giremez.

5. Nefs-i Raziye: Nefs-i natika butun hallerinde rizanin kemal derecesini kazandigi icin bu ad verilmistir.
- Allah'tan baska her seyi terkedip unutur. Dunyadaki olaylara pek tepki vermez, onu ilgilendirmez.
- Duasi geri cevrilmez, fakat hayasindan dolayi dua edip Allah'tan bir sey istemeye cekinir.
- Nefsine hakim oldugu icin yasak ve mekruh seylere yonelmez.
- Allah katinda azizdir.
- Ic alemde oyle bir saltanat tahti uzerine kurulmustur ki, butun dis alem onun emrini bekler.

6. Nefs-i Marziye: Cenab-i Hakk razi oldugu icin bu ad verilmistir.
- Insani istekleri terketmistir.
- Kusurlari orter, daima iyi dusunur.
- Yaratan ile yaratilanin sevgisini birlestirir.
- Her isinde ortalama davranir.
- Kul, Allah'tan aldigi bilgilerle her seyde var olan ince ve derin sirlari bilir.
"Ben Adem'e butun isimleri ogrettim" (Bakara, 31)
Bu makamda bazi gizli sirlar vardir ki, kelimerle ifade edilmez, bu dunyada benzerleri yoktur.

7. Nefs-i Kamile ya da Safiye: Butun olgunluklari uzerinde tasiyip kemale erdigi icin "kamile", nefsi tamamiyle arinip saflastigi icin "safiye" adi verilir.
- Her seyi Allah icin yapar, hic bir istegi kalmamis, her arzusu yerine gelmistir.
- Cenab-i Hakk'in rizasini dilemeye devam eder.
- Tum bedeniyle (zerreleriyle) veya sirf kalbiyle dua eder, bir an bile Cenab-i Hakk'tan gafil kalmaz.
- Cok tevbe ve istigfar eder.
- Her dilegi, Allah'in dilegine uygundur.

  • Nefs-i raziyede ilme'l yakin mertebesinde bulunan talip, nefs-i marzieyede ayne'l yakin mertebesine ve nefs-i safiyede hakka'l yakin mertebesine erisir.
  • Raziye fiillerin, Marziye isim ve sifatlarin, Safiye Zat'in tecelli makamidir.
  • Hakka'l yakin mertebesi, her seyi nefsinde toplamis ehadiyet mertebesidir.
  • "Salike gerekli olan, vahdaniyeti gormek ve her seyde O'nun varligini idrak etmektir." Yalniz bilmek fayda vermez, eksiktir. "Musahede" gereklidir. Musahede ise "mucahedes"iz (cabasiz) elde edilemez.

Not: dort bes sene evvel bu notlari bir kitaptan kaydetmistim. simdi kaynagi hatirlamiyorum.





her seyden önce

iman bir intisaptır.